Türkiye’nin İlk Bilgisayarı | IBM 650

1948 yılında transistorün  icat edilmesiyle başlayan modern bilgisayarlar dönemi günümüzdeki teknolojik devrimlerin ilk kilometre taşı oldu. Bilgisayar programcısı olmadan ilk bilgisayarıyla 1960 yılında tanışan Türkiye’nin günümüze uzanan bilişim serüvenini sizler için inceledik.

03

Bilişim sektörü, günlük devrimlerin yaşandığı ve hızına yetişilemeyen dev bir alan haline geleli uzun bir zaman olmadı. Günümüz bilgisayarlarının tarihi, yarım asırı yeni tamamlarken; yaşanan gelişmeler çok daha büyük ölçekte. Türkiye de bu gelişmelere 1960 yılında Karayolları Umum Müdürlüğü (şimdiki Karayolları Genel Müdürlüğü) için IBM’den satın aldığı ilk bilgisayarıyla dahil oldu. IBM 650 Model I adını taşıyan bilgisayarın satın alınma amacı ise yol yapımında gereken hesaplamaların daha hızlı yapılmasıydı. Türkiye’nin ilk bilgisayar destekli karayolu olan 63 km uzunluğundaki Polatlı - Sivrihisar yolu için yapılan hesaplamalar IBM 650 ile 1 saatte yapıldı. Daha öncesinde 3 - 4 ayı bulan hesaplamaların 1 saate inmesi; teknolojinin, ekonomik ve toplumsal dönüşüme büyük etkide bulunacağının habercisiydi.

 

Ancak bu öncü haberle birlikte bir başka gerçek de su yüzüne çıktı. Türkiye’nin elektronik beyinle imtihanı da bu zamandan sonra başlayacaktı. 2015 yılında 69,4 Milyar TL büyüklüğe ve 103 bin kişilik istihdama ulaşan Türkiye’nin bilişim sektörünün o dönemde bilgisayar mühendisi yoktu. Bununla birlikte politikasından, stratejisine; terminolojisinden ilk iş gücüne kadar hemen her şeyi zaman içinde sıfırdan oluşturan Türkiye’nin ilk bilgi işlem ekibi de yine Karayolları Umum Müdürlüğü Delikli Kart Makineleri Şefliği’nin bilgi işlem merkezi haline getirilmesiyle oluşturuldu. Fizik, matematik ve inşaat alanında eğitim almış kişilerden oluşan alaylı ekip ABD Karayolları İdaresinden gelen uzman tarafından verilen 1.5 aylık kurs ile IBM 650’yi kullanmayı ve programlamayı öğrendi. Eğitim sonrası Türkiye’nin ilk bilgisayar programcıları olan ekip, 18 yıl boyunca IBM 650 ile köprü ve yol güzergah hesaplamaları, maliyet analizi, envanter kaydı gibi konularda Karayolları çalışanlarının yardımına koştu. Aynı yıl içinde IBM, Karayollarında “IBM Merkezi” adında ilk bilişim merkezini kurdu.

 

Elektronik beyin olarak anılan ve hem halk içinde hem medyada büyük ilgiyle konuşulan IBM 650’yi teknik yönden ele alırsak karşımızda delikli kartlarla veri girişi yapılan, her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan 2000 sözcük saklayabilen bir belleğe sahip bilgisayar buluruz. Günümüz bilgisayarlarıyla karşılaştırıldığında komik gelebilecek bu fonksiyonlarla IBM 650, dakikada 78000 toplama - çıkarma, 5000 çarpma ve 138000 mantıksal karar verebiliyordu. Raporlar ise 100 satır/dk yazma ve 200 satır/dk hızla alınıyordu. İşlem yaptırmak için kullanılan programlama dilleri ise ASSEMBLER ve döneminin devrimsel dili FORTRAN’dı.

 

‘Elektronik Beyin’e İlk Tepkiler

Türkiye’ye getirilen ilk bilgisayarın karayolu yapımında kullanılmasının temel nedeni ise geldiği dönemle ilgili. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde karayolu yapımına büyük önem verildi. Bunun nedeni ise üretimin ve ekonomik kaynakların geliştirilmesinin düzgün bir ulaştırma şebekesiyle birbirine bağlanması ile mümkün olabilmesiydi. Atatürk, ‘Milletimizin medeniyet yolunda ilerlemesi için devletin bütün iş bölümlerinde almış olduğumuz maddi, manevi bütün tedbirler, ancak demiryolu ve karayolu çalışmalarının verimli sonuçları ile  gerçekleşebilir.’ sözüyle bu önemi dile getirmiştir. IBM 650 ile karayolları yapımındaki zaman ve maliyet iyileştirmelerinin net bir şekilde görülmesi ile önemi daha da artmış oldu. Ancak ülkenin farklı bir kurumunda kullanılmayan bir teknoloji, bir kapalı kutu olarak görülen bilgisayar birçok çevre tarafından tedirginlikle karşılanmıştır. Bu tedirginlikleri 5 Şubat 1961 tarihli Milliyet gazetesindeki dile getiren yazar Çetin Altan köşesinde şu ifadelere yer vermiştir;

‘Karayolları Genel Müdürlüğü Amerika'dan elektronik beyin almış. Bu beyin bilmem kaç memurun, bilmem kaç ayda yaptığını, bir kaç dakikada yapıyormuş… Yalnız, insanın içine bir şüphe düşüyor; biz Allah'ın verdiği beyni kullanamazken Amerika'nın verdiğini nasıl kullanacağız bakalım.’

 

Çetin Altan’ın bahsettiği şüphe, Karayolları personelleri başta olmak üzere çalışanlarda da baş göstermişti. Sayıştayda bordro hesaplamalarının doğruluğu üzerine vize veren personeller, bir bilgisayarın doğru hesaplama yapamayacağını inanıyorlardı. Aynı hesaplamaların IBM 650 ile yapılmasıyla personellere yaptıkları hesaplama hatalarının gösterilmesi ile güven sağlandı. Diğer yandan işlerini kaybetme korkusu yaşayan insanlar bir süre bilgisayar desteğiyle yapılan iş modeline uzak durdu. Ancak bilişim günümüzde olduğu gibi, insanların işlerini kaybetmelerini değil yeni iş kolları açmayı sağladı. Medyanın ‘elektronik beyin’ olarak tanıttığı bilgisayara halkın bakış açısı da uzun zaman değişmedi. Büyük bir kavram karmaşasına neden olan ve bizzat görmek için Karayolları Umum Müdürlüğü’ne gelen insanların gösterilen makineye olan tepkileri kayda değer olmuş. Türk bilişim tarihinin öncü isimlerinden Kaya Kılan ise bilgisayar programcısı olarak başladığı işinde deneyimlerini şöyle aktarır;

‘Zaten ben de kendi kendime computer programcısı olacağım ama bu nedir diye düşünmeye başladım. O cuma günü programcının ne iş yaptığını araştırmak için Amerikan Kütüphanesi´ne gittim, aradım ama bulamadım. Ankara Üniversitesi´ne gidip mezun olduğum bölümün başkanına sordum. "Karayolları’nda mühendisler hesap makinesi kullanıyor, herhalde onun gibi bir şey'' dedi. Makine Mühendisleri Odası´na gittim, oradan da bir şey söyleyemediler.’

Türkiye'nin İlk Bilgisayar Programcısı Kaya Kılan ve IBM 650

 

Kılan, halkın bilgisayara büyük ilgi gösterdiğini, yaşlı bir amcanın görmek için gelip, gördüklerine inanmayıp asıl beyini göstermediklerini söylediğini anılarında anlatır. Toplumun birçok kesimindeki bu tedirginlikler bilgisayar kullanan kurumların artması ve farklı sektörlere yayılmasıyla azaldı. Türkiye’nin ikinci bilgisayarı İTÜ’de kullanılmaya başlandı. Ardından ODTÜ, Hacettepe Üniversitesi, Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye İş Bankası gibi kurumlar da orta ölçekli bilgisayarlar aldılar. Artık hastane işlemlerinde, maaş - bordro hesaplanması, stok yönetimi, işletme muhasebesi gibi önceden günler süren işler bilgisayarların yardımıyla yapılıyordu. Bugün IBM 650 I, Eskişehir’de bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü Eğitim Tesisleri’nde sergileniyor.

Bilgisayarlar 1960’lı yıllarda sadece kısa süreli eğitim almış alaylı uzmanların anladığı gizemli makinalardı. Pahalı ve hantal sistemler olmalarına rağmen büyük bir kıymetle anılıyordu.1965 yılında Intel’in kurucu mühendislerinden Gordon Moore, 1965 yılında her 18 ayda bir her entegre devre üzerinde kullanılabilecek transistör sayısının iki katına çıkacağını ve üretim maliyetlerinin sabit kalacağını öngörmüştür. Moore yasası olarak bilinen bu öngörü, yeni bir entegre devre teknolojisi için çalışan araştırmacılar için ölü bir yasa olarak tarihe karıştı bile. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki üzerinde yasa niteliğinde söz söylemek büyük cesaret istiyor. Türkiye’nin bilişim sektöründe kat etmesi gereken yol uzun; IBM 650 ile daha verimli ve hızlı yapılan karayollarının yanına artık yeni ve ‘teknolojik’ yollar eklemek gerekiyor.

 

Kaynak: National Geographic 03.03.2012, Capital Kaya Kılan Röportajı, Karayolları Genel Müdürlüğü