Çocuklar için Robot Tasarımı

Otonom robotlar sadece işlerimizi yaptırdığımız akıllı cihazlar olmanın ötesine geçip artık, çocuklar başta olmak üzere bizle etkileşime girip sosyal hayatımızın bir parçası olan yeni arkadaşlarımız olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu yazımızda çocukların öğrenimini destekleyen sosyal robotların tasarımlarını ve sosyal hayata etkilerini inceledik.

28

İnsanlar Robotlarla Nasıl Bağ Kurarlar?

İnsanlar psikolojik olarak nesnelere ve araçlara anlam yüklemeye meyilli canlılardır. Biyolojinin temel taşlarından olan evrim teorisi de bunu desteklemektedir. Örneğin bir insan ormanda gezerken ağaçların arkasından duyduğu bir sesi ya da gördüğü bir görüntüyü hayatta kalma içgüdüsünün etkisiyle yırtıcı bir hayvan olarak algılamaya oldukça meyillidir. Bu yaklaşım insanın kendini tehlikelerden koruması açısından oldukça önemli bir özelliği temsil etmektedir. Nesneler  anlamlar yükleyip onlarla bağ kurmak insanların davranışlarından birisidir ama nesnelere anlam yüklemeye meyilli olmak o nesnelerle bir ilişki kurması için tek başına yeterli değildir. İnsanlar, kesinlikle toplumsal varlıklardır. Tıpkı hayatta kalma isteği gibi sosyal bir varlık olan insanın sosyal etkileşimlere girebilmesi de bizim için önemli konuların başında gelir. Her şey başkalarıyla olan etkileşimlerimizle ilgilidir. Bu açıdan insanlar okudukları kitaplara, dinledikleri müziklere ya da tuttukları takımlara, arabalarına, evcil hayvanlarına, bitkilerine kendi içlerinde anlamlar yüklerler ve onlarla bir bağ kurarlar. Kısaca, başarmak için arkadaşlık ve topluluğa ihtiyacımız vardır. Araştırmacılar, son 25 yılda insanların bilgisayarlara ve makinelere, bu nesneler insanlarmış gibi cevap verdiğini göstermektedir.

1996 yıında Clifford Nass ve Byron Reeves “Medya Denklemi” teorisini ortaya atmıştır. Bu teori, “Medya Denklemi Testi” diye adlandırılan ve 22 kişilik denek grubu ile gerçekleştirilen bir testin sonucunu temsil etmektedir. Testte iki gruba ayrılan deneklere Amerika’daki pop kültürü ile ilgili sorular yöneltilmiş ve hemen sonrasında, sorular hakkında bir anketi doldurmaları beklenmiştir. Birinci grup testi cevapladığı bilgisayarda anketi yanıtlarken diğer grup kağıda yanıtlarını girmiştir. İlk grup, testi yanıtladığı bilgisayarla arasında bir bağ kurarak ona karşı kibar davranmış ve soruların iyi olduğunu söylemiş ama diğer grup, yani ankete kağıt kalemle yanıt verenler testin kötü olduğunu belirtmişlerdir. Bu zamandan beri yapılan araştırmalar da bulguların tekrar tekrar kanıtlandığını bizlere göstermiştir. İnsanlar makinelere toplumsal varlıklarmış gibi davranmaktadırlar. Bizler makinelere kabaca sırasıyla hareket, hesaplama, konuşma, dinleme hatta düşünme gibi insani özellikler yükledikçe, insanların makinelerle arasındaki bağ da o denli güçlü olacaktır.

Çocuklara Yardım Etmek için Sosyal Robotlar Tasarlamak

Robot-insan etkileşimi (HRI) çalışmaları şu gibi soruları incelemektedir: İnsanlar robotları nasıl düşünüyor ve robotlara ne gibi tepki veriyor? Üretim, sağlık bakımı veya eğitim gibi farklı alanlarda insanlara yardımcı olacak robotları nasıl yapabiliriz? Algılama, sosyal etkileşim ve öğrenme için algoritmalar da dâhil olmak üzere özerk robotlar nasıl tasarlanıp üretilir?

En geniş ölçekte, insan robot etkileşimi çalışmaları; insanların ve robotların birbirleriyle temasa girdikleri ve yapacakları her şeyi kapsamaktadır. Bu yazımızda insan robot etkileşimi açısından çocuklarla robotların ilişkilerine değineceğiz. Robotlar, çocuklara hastanelerde yardımcı olmak, programlama öğretmek, meraklarını teşvik etmek ya da onların yeni dil becerileri geliştirmelerini sağlamak gibi birçok açıdan katkı sağlayabilirler.

Çocukların erken dil ve okuma yazma öğrenmesini destekleyen sosyal robotlar oluşturabilir miyiz? Robotların hangi tasarım özellikleri çocukların öğrenmesini destekler?  Örneğin robotun sesi, robotun sosyal ihtimalini veya kişisel geri besleme sağlayıp sağlamadığını etkiler mi? Çocuklar bu robotlar hakkında nasıl ve ne düşünüyorlar?

Robotlarla Arkadaş Olmak

Robotlar geçmişten beri insanoğlunun üzerinde çalıştığı en ilgi çekici oyuncaklardan birisidir. Robotların çok akıllı olmadığı zamanlarda bile çocukların hevesle oynadığı bu oyuncaklar, özerkleşip daha akıllı hale gelince artık insanlarla etkileşime girmeye de başlamışlardır. Akıllı robotlar; çocuklarla konuşurlar, onlara gülerler, birlikte farklı oyunlar oynayabilirler ya da şarkı söyleyip onlarla çizimler yapabilirler. Hatta bir doğum günü partisinde çocuklara eşlik edebilirler. Akıllanan bağlantılı teknolojileri bünyesine alan robotlar artık hayatımıza sosyal makineler olarak girmeye başlamışlardır.

Akılı robotların çocuklarla fiziksel aktiviteler yapabilmeleri, hareket edebilmeleri, tıpkı bir insan gibi görebiliyor, gıdıklanabiliyor ya da hissedebiliyor olmaları çocuklarla makineler arasında gelecekte bağ oluşturulabileceği öngörüsünü desteklemektedir. Aynı zamanda robotlar, zihinsel öznitelikler barındırabilirler. Kendisiyle oynayan bir çocuğun mutsuz olduğu anlarda ona dondurma yapmak ya da onunla ilgi çekici oyunlar oynamak gibi özellikleri barındıran bir robot, bir çocukla iyi bir aradaş olup onun öğrenmesini kolaylaştırabilir. Bu anlattıklarımızın yaygınlaşması uzak bir gelecekte değildir.

MIT Medya Laboratuvarı'ndaki Kişisel Robotlar Grubu'ndaki bir araştırmacı olan Jacqueline M. Kory Westlund’un, çocukların sosyal robotlarla olan ilişkilerini anlamak için yaptığı proje kapsamında yaptığı bir araştırmada  DragonBot isimli iki oyuncak hakkında çocuklarla konuşulmuştur.Bu araştırmada; bir robot  olası tepkiler veriyor konuşmalara göre başını sallayıp gülümsüyordu. Diğeri aynı derecede etkileyiciydi ancak hareketleri şarta bağlı değildi. Konuşma bitmeden tepkiler veriyordu. Çocuklar, şartlı  robota daha fazla  özen gösteriyorlardı; ona bakmak için daha fazla zaman harcıyorlardı. Ayrıca, robotların eşit derecede güvenilir kişiler olduklarını düşündüklerini test etmek için iki robotun kendilerine yöneltilen sorulara verdikleri cevaplar sonucunda çocuklara "Hangi robota inanıyorsunuz?" sorusu yöneltildi.  Başlangıçta seçtikleri robot ne olursa olsun, hemen hemen tüm çocuklar şartlı robota inandılar.

Bu hedefli bilgi araması, çocukların kimi sorgulamaya ya da onaylamaya karar vermede seçici olduğunu gösteren önceki psikoloji ve eğitim araştırmalarıyla tutarlıdır. Çocuklar, kişinin veya robotun ne kadar güvenilir olduğuna karar vermek için muhataplarının sözsüz sosyal ipuçlarını kullanırlar.

Daha sonra, robotlarla çocukların sözcük öğrenimi hakkında bilgi edinmek için birkaç başka araştırma yapıldı. Burada da çocukların robotun sosyal ipuçlarına dikkat ettiği bulgularına ulaşıldı. İnsanlarla olan etkileşimlerinde olduğu gibi, çocuklar robotun bakışlarını ve robotun isimlendirdiği nesneleri bulmak için robotun vücut yönelimini izledi. Çocukların robotlarla daha uzun etkileşimleri incelendiğinde hikayelerini robota anlatmayı sevdikleri, robotun öykülerinin bir kısmını, yani karakterlerini benimsedikleri hatta robotun kullandığı  kelimelerinin bazılarını kullandıkları gözlemlendi.

Bu teknolojinin en büyük faydalardan birisi, onu bireyler için özelleştirebilmenizdir. Robot, hikayelerini çocuğun şu andaki dil yeteneklerine uyacak şekilde "dengelemiş" olsaydı, bu daha fazla öğrenme sağlar mıydı? Eğer robot, kullandığı motivasyon stratejilerini kişiselleştirdiyse, öğrenme ya da katılım artar mıydı? gibi sorular gündeme geldi.
Sonuçlar bizleri şu noktaya götürdü: Çocuklar bu robotlara toplumsal varlıklar olarak yanıt verdiler. Daha insan benzeri davranan, daha etkileyici, duyarlı, içeriği ve cevapları kişiselleştiren robotlar, çocuklara daha fazla uyum, ilgi ve öğrenme sağladı. Daha insani  etkileyici bir sese sahip bir robotu düz, sıkıcı bir sesle (klasik bir sesli konuşma bilgisayarı sesi gibi) karşılaştırdığımızda,  çocukların insani sesle sahip olan robotla daha fazla ilgilendikleri gözlemlendi.

Öğrenmenin ötesinde, çocukların robot hakkında nasıl düşündükleri ve hissettikleri konularına da bakıldı.  Çocuklara oyuncağın sadece bir robot olduğu söyendiğinde çocukların ona karşı aldıkları tavırda çok büyük değişiklikler olmadı. Fakat çocuğun robot-insan ayrımını bir yetişkinle aynı seviyede yapamayacağı gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Çocuklar için robotun ne anlama geldiği yetişkinlerden farklıdır.

Bütün çalışmaların sonunda, çocuklar robotun bir arkadaş olduğunu iddia etmiştir. Çocuklar, robotların bir insan gibi büyüyemediğini ya da yemek yemeyeceğini biliyorlardı ama yukarıda bahsedildiği gibi hareketlere verdikleri tepkiler, hikayeler, bilgi paylaşımı onlarla aralarında bir bağ oluşmasını sağlamıştı. Elbette çocuklar robotunbir insan tarafından yapıldıklarını biliyorlardı ancak robot, onlar için insana benzeyen eğlenceli bir arkadaştı.

Günümüzde akıllı teknolojileri barındıran Roomba, Jibo, Alexa, Google Home, Kuri, Zenbo vb. Gibi birçok robot çoktan evlere girmeye başlamıştır. İnsanlık artık kendine şu souyu sorabilir: Robotlarla ne tür ilişkiler kurmak istiyoruz? Çünkü çalışmalar bize yapay zekanın muhteşem gelişimiyle artık robotlarla gelecekte arkadaş olacağımızın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Robotlar, Öğretmenlerin Yerlerine Geçebilir mi?

Bu soruyu sormadan önce robotların insan olmadığını veya en azından günümüzde insanı özelliklerin tamamını barındıramayacağını bilmemiz gerekmektedir. Robotlar insanlara benzeyebilir. Hatta çocuklar, robot öğretmenlerinden özelleşmiş konularda daha iyi bir öğrenim bile alabilirler fakat robotların, belirli bir çocuğun ihtiyaçlarına uyum sağlamak için insanlara ait tüm yetenekleri yoktur. Özellikle çocuk konuşmasını tanımaya gelince, algı veya algılamaları sınırlıdır. Sonunda, robotların insan öğretmenler gibi insana benzer tüm yeteneklere sahip olduğu noktaya gelsek bile bu onların bir makine olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi makinelerle aramızda bağ oluşturabilecek en güçlü yöntem onlara insani özellikler yüklemektir. Bu açıdan baktığımızda öğretmenlik gibi kompleks duyguların en yoğun kullanımını içeren meslekleri robotlar yapacak bile olsa bir insan öğretmen öğrenci ilişkisini kuramayacak olması olağandır. Çünkü öğrenci, karşısındaki makine eğiticide ne kadar insani özellikler olsa da onun bire makine olduğu ve başka insanlar tarafından yapıldığının bilincinde olacaktır. Bizim için robotların insanların mesleklerini alması amaç değildir. Ana amaç insanların hayatlarını kolaylaştıracak makineleri yine insanlara zarar vermeden onların yaşam ortamına sokmaktır. Bu açıdan baktığımızda robotların öğretmenlerin yerini tamamıyla alacağı düşüncesi yerine onların dersleri anlatmaları için kullanacakları araçlar olmaları daha muhtemeldir.

Robotlar ve benzer teknolojiler için öngördüğümüz rol onların bazı meslekler için tamamlayıcı olmalarıdır. Robotlar, eğitim için yeni bir araçtır. Duygusal pedagojik makineler ve akıllı öğretme sistemleri gibi, yeni faaliyetler çocuklara ulaşmanın yeni yollarını sağlayabilirler. Robotlar her öğrenci için kişiselleştirilmiş içerik sağlayabilirler ya da okulda öğrenmeyi evde öğrenmeye dönüştürebilirler. Robotlar, eğiticilerin hâlihazırda yaptıkları hizmetleri tamamlayabilir destekleyebilir; bakıcıların kullanmayı bilmediği veya kullanamayabileceği faydalı davranışları modelleyebilirler.

Örneğin, kitap okuyan bir çocuğun hikâyeyi düşünmesini, sonra neler olacağını tahmin etmesini sağlamak ve derin bir anlayış kazanabilmesi için kitapla çocuğun diyaloğa girebilmesi faydalı bir davranıştır. Bu tarz diyalogsal ilişkiyi modelleyen bir dijital hikâye kitabına sanal bir karakter eklediğimizde, ebeveynlerin hangi tür soruları öğrenip bunları daha sık soracağını öğrenmesine yardımcı olabiliriz. Başka bir örnek olarak bir kelime oyununda robotun varlığı iletişim ve tartışmayı teşvik edebilir. Ebeveynler, oyunun dil öğrenme hedeflerine uygun bir şekilde çocukların davranışlarını yönlendirebilir ve güçlendirebilirler. Kısaca, teknoloji, çocuk bakıcı etkileşimlerini kolaylaştırabilir.

Özetle, robotlar yardımıyla çocuklarla aileleri, arkadaşları ve bakıcıları arasındaki mevcut ilişkilerin geliştirilmesini sağlayabiliriz. Robotlar insan değildir ve insanları yerini alamazlar. Ama robotlar gelecekte hayatımızda büyük bir yer kaplayacaklardır.

Duygusal Robotlar Yapılabilir mi?

Çocuklarla arkadaşlık ve öğretmen ilişkisi olan robotları nasıl yapabildiğimiz hakkında konuşurken bu robotlara insani duyguları daha yoğun bir şekilde yükleyebilir miyiz sorusu her zaman göz önünde bulundurulmaktadır. Konuya farklı bir açıdan bakarsak; “Bu robotlara daha fazla insani özellikler yüklemeli miyiz?” sorusu daha da önemli bir sorun haline gelmektedir.

Sosyal robotların potansiyel faydaları çoktur. Robotlar çocukların öğrenmesine yardımcı olabilir; terapi, eğitim ve sağlık hizmetlerinde kullanılabilirler. Fakat robotların işlerini “DOĞRU”  yaptıklarından nasıl emin olabiliriz? Hangi yol gösterici prensipleri takip etmeliyiz?

Robotların işlerini doğru yapıp yapmaması tamamen onları programlayan, tasarlayan, üreten ve kullanan insanların ellerindedir. Neyse ki, insan hayatlarına robot yerleştirme etiğine derinlemesine inceleme yapmak için birçok disiplinde uluslararası ilgi artmaktadır. Örneğin, Foundation for Responsible Robotics, gelecekteki robot tasarımı ve geliştirilmesi politikası üzerinde düşünmektedir. IEEE Standartlar Birliği, özerk sistemler için etik hususlar üzerine bir girişimde bulunmaktadır. Robot insan entegrasyonuna çok disiplinli ilgi olması oldukça önemlidir. Sadece robotları sorumlu bir şekilde oluşturmakla ilgilenmekle kalmamalı, aynı zamanda bunu gerçekleştirebilmek için çok sayıda farklı insanın konuya dâhil edilmesi gerekmektedir. Aynı etik ikilemlerle yüz yüze olan ilgili endüstriler de insanlarla çalışmak zorundadırlar. Robotları inşa eden akademisyenlerden, tasarımcılardan ve mühendislerden çok daha fazla insan robot insan entegrasyonu hakkında fikir vermelidir. Üreticiler, anne-babalar ve çocuklar klinisyenler, terapistler ve öğretmenlerle çalışmak zorundadırlar.

Robot üreticilerinin diğer endüstrilerin yaptığı yanlışlardan ders çıkarmaları gerekmektedir.  Örneğin, robotların sosyal olarak manipüle edici olup olmayacağı sorununu ele alırsak reklamcılığın ve pazarlamanın manipülasyonu nasıl ele aldığına bakılması gerekilebilir ve sorunlardan bazılarının nasıl önlenebileceği görülebilir. Diğer ikna edici teknolojiler ve bağımlılık yaratan oyunlar da incelenebilir. Belki de olası bağımlılık ya da olumsuz sonuçlarla ilgili farkındalığı arttırmanın bir yolu olarak, bir robot etiği atölyesinde, belirli teknolojilerle etkileşim risklerini, teknolojinin neler yapabileceğini veya hatta "dozaj "ını önermek üzere bildirim etiketleri veya film derecelendirmelerine benzer" uyarı etiketleri oluşturulabilir.

Gizliliği, güvenliği yönetmek için diğer gözetim teknolojilerinin ve Nesnelerin İnterneti cihazlarının nasıl çalıştıklarını incelemek önemlidir. Örneğin, ağ trafiğini şifrelememek veya kullanıcıları veri ihlalleri konusunda zamanında bilgilendirmemek önemli sorunlara yol açabilir. İmalatta "tasarım güvenliği" standartları zaten vardır. “Bu nedenle "tasarım güvenliği" için benzer standartlar oluşturabilir miyiz?” gibi sorular üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Robotikçilerin, diğer alanlarda çalışan profesyonellere benzer etik kuralları benimsemeleri gerekebilir.  Bununla birlikte, gizlilik, fikri mülkiyet ve şeffaflık da vurgulanması gereken önemli konulardandır.

Robot-insan entegrasyonu konusunda sürü açık soru vardır. Hâlâ üstesinden gelmek zorunda olduğumuz birçok zorluk bulunmakta olsa da gelecekteki teknolojileri ve robot arkadaşları zararlı olmaktan çok insanlar için yararlı kılmak için çabalar günümüzde yoğun bir şekilde sürmektedir.

Sürekli Öğrenin, Dikkatli Düşünün, Büyük Hayaller Kurun

Gittikçe daha fazla sayıda robot ve akıllı cihaz hayatımıza girdiğinde onlara yönelik tutumlarımız değişebilir. Farklı teknolojilerle büyüyen yeni nesil çocuklar ve teknoloji ile kurduğumuz farklı ilişkiler sayesinde insanlar gelecekte uygun düzenlemelere, etik kodlara ve endüstri standartlarına sahip olacaktır. Tüm bu etik tartışmaların ötesinde dünyaya uyum sağlamak için hepimiz yapay zekâ, nesnelerin interneti, robotik gibi teknolojileri iyi anlamalı, ülkemize ve dünyaya faydalı olabilmek için iyi niyetle çalışmalar yapmalıyız. Bu teknolojilerle yapabileceklerimiz, bizim hayal gücümüzün sonsuzluğu kadardır. Bu yüzden çok dikkatli düşünmeli, sürekli öğrenmeli çok çalışmalı ve en önemlisi dünyayı çok daha iyi bir yer yapacak büyük hayaller kurmalıyız.

 

 

Kaynak:

►IEEE Spectrum

Newatlas

MIT News